Tigana'nın Serdar Kurtuluş ve Bobo'da ne kadar ısrar ettiğini ve ne denli
haklı çıktığını görünce onun Burak'a da bir hayli inandığını hatırlayıp, kendimi
sorgulama ihtiyacı duyuyordum. Ta ki Burak'ın Beşiktaş TV'ye verdiği demeci
öğrenene dek: "Hayatım boyunca matematiği hiç sevmedim. Lisede de matematik
derslerini anlamaz ve sınıftan kaçardım zaten"...
Tabii ki Burak'ın bir kabahati yok, bu ülkede matematikten anlamamak, övünç
kaynağıdır garip bir şekilde... Bir sürü sınıf arkadaşımız vardı matematikten
"hiç çakmamakla" hava atan. Sonra da tonla iş arkadaşımız oldu tabii, "Aman, ben
hesap kitap işlerinden hiç anlamam" diyen ve bununla gurur duyan... Zira bu
insanlara matematik, rakamların birbiriyle sebepsiz yere çarpılıp bölünmesinden
ibaret, gerçek hayatta uygulama alanı olmayan bir bilim olarak tanıtılmıştır.
Oysa sanılanın tam aksine, hayatta karşılaşılan ve içinde hiç rakam olmayan
birçok problemi çözmek, matematiksel düşünme yeteneği gerektirir: Önce "Problemi
anlamaya çalışma", ardından "Problemle ilgili verileri toplayıp değerlendirme,
aralarında ilişki kurma"... Sonra "Sezgisel tahminlerde bulunma, hipotez kurup
teori geliştirme" ve nihayet "En güçlü çözümü bulup doğruluğunu sınama"...
Matematikle yıldızı hiç barışmayan Burak Yılmaz'ın sahada (veya bütün bir
futbol yaşantısında) karşılaştığı problemleri çözmekte sıkıntı yaşaması sürpriz
değildir. Ve yine bu bilimle arası hiç hoş olmamış bir mimarın, doktorun,
tarihçinin, gazetecinin de işini kusursuz yapamayacağı apaçıktır. Birkaç hafta
önceki Beşiktaş-Sivasspor maçında ekrana "isabetli şut" istatistiğini, (2/5 ve
3/5 olması gerekirken) 5/2 ve 5/3 olarak yansıtan ve 90 dakika boyunca hatasını
tekrar eden arkadaşımızın bize maçın şifresini sunmasını bekleyemezsiniz. Ya da
Zico, "Avrupa maçlarının ardından takımın performansı düşüyor" dediğinde "10
maçta 6 galibiyet, 1 beraberlik ve 3 mağlubiyet" alındığı istatistiğini delil
göstererek "Rakamlar, Zico'yu yalanlıyor" diye büyük bir gazetemizde haber yapan
editörün (ve onun yöneticisinin de) ufkumuzu açacak sayfalara imza atamayacağı
aşikar (Zira Zico haklıdır, 10 maçta 19 puan, Fenerbahçe'nin genel ortalamasının
altındadır)...
Ülkenin önemli bir futbol programında, memleketin önemli futbol adamlarından
birisi "Bu ligin isabetli pas ortalaması yüzde 20 imiş" diyorsa, karşısındaki
hoca da "Yahu yüzde 20 demek, 5'te 1 demek... Her 5 pastan sadece 1'i doğru
olursa, 4'ü yanlış demektir. Böyle bir şey olabilir mi?" diye düşünmeden,
rakamları hiç sorgulamadan kabul ediyorsa, onun futbolla ilgili (ve hayatla
ilgili) analizlerinden de artık şüphe edersiniz. Aynı programda birkaç dakika
sonra, "Hocam, son 5 yılda Türkiye'de ah vah denecek 14 bin pozisyon kaçmış"
sözü de geçti ki, bu bilgiyi canlı yayında yorumcuların sorgulaması zordur, ama
onlara o rakamları fısıldayanların da matematik ve futbol bilgisinden izleyici
tereddüt duymuştur. İddiaya göre 5 yılda 14 bin, yani yılda 2 bin 800, yani maç
başına yaklaşık 9 "ah vah" denecek pozisyon kaçmış! Bu ülkede bir maçta ortalama
2,5 gol atılıyor zaten... Her maçta 9 tane de "ah vah" denecek pozisyon
kaçabilir mi? Her maçta 11-12 net pozisyon olur mu? Siz rakamları böyle hoyratça
ve hiç muhakeme etmeden dillendirirseniz, sizin verdiğiniz başka herhangi bir
bilgi güvenilir olabilir mi? Veya siz bir gün "İngiltere'deki maçlara bakıyorum
da, Türkiye'de futbolun kalitesi çok düşük" dediğinizde birisi çıkıp size, "Ben
de İngiltere'deki gazetelere, televizyon programlarına bakıyorum, Türkiye'de
yazarlığın, yorumculuğun kalitesi daha da düşük" demez mi?
***
Hiç şüpheniz olmasın ki, dünyanın en iyi yazarları veya kainatın en gözde
ressamlarının da başarılarında matematiksel düşünmenin yeri çok büyüktür. Ahmet
Ümit, o fevkalade polisiye romanlarını, Sezen Aksu dilimizden düşmeyen
şarkılarını yazarken matematiksel düşünme yeteneğinden faydalandılar.
Beethoven'ın matematiği, Pisagor'dan çok çok geride değildi, muhtemelen Alex de
Souza'nın da öyle.. O Alex, CSKA maçında ikinci golde Uğur Boral'a o pası sadece
5 km/sa. daha hızlı verse top auta çıkacak, 5 km/sa. yavaş verse rakibi araya
girecekti.
Bu arada unutmadan, "matematik" kelimesi, Eski Yunanca "mathema" (öğrenme)
kökünden türemiş ve "öğrenmekten hoşlanan" anlamına geliyormuş. Bilmem başka
söze gerek var mı?
umeleke@milliyet.com.tr
Milliyet Gazetesi, 16 Aralık 2007 Pazar