Bilkent Üniversitesi Matematik bölümü öğretim
üyesi Prof.Dr.A.Sinan SERTÖZ ile bir söyleşi gerçekleştirdik
Matematiğe ilk ilgi nasıl uyandı?
Matematik, yapmaktan her zaman zevk aldığım bir
konuydu. Böylesine kolay bir işin zekâyla ilişkilendirilmesine
de hep şaşardım, hala da şaşarım, ama
fazla itiraz etmezdim! Lisede fizik hocamız olan Emine Rıza
Hanım doktora yaparken matematiği bırakıp fiziğe
geçmiş bir insandı. O yüzden fizik dünyasını da
matematik dünyasını da anlar, bize de hoş hikâyeler
anlatırdı. Ben fizik problemlerini çözdükçe de bana tatlı
tatlı kızar, bu çözümlerin fizikle ilgisi olmadığını,
ancak bir matematikçinin böyle çözümler üreteceğini söylerdi.
Bana ilk kez "sen matematikçi olmayı düşünmüyor
musun?" diyen ve kafama bu fikri sokan da Emine Rıza hocadır.
O güne kadar mimarlıktan şairliğe onca zor mesleği
aklımda denemiştim. Birden bire böylesine kolay bir işle
hayatımı yönlendirebileceğimi görünce inanamamış
ama doğru olduğunu anlayınca da sevinmiştim.
İlk çözdüğünüz matematik problemini hatırlıyor
musunuz? Çözdükten sonra nasıl bir sevinç duydunuz?
İlk çözdüğüm ve çözmekten dolayı sevindiğim
problemi hatırlamıyorum elbette ama herhalde düzlem
geometriyle ilgili bir problem olması gerekir. Ortaokuldayken
bunları çözmenin önemli olduğunu hatırlıyorum.
Lisede sentetik geometri problemleri çözmekten zevk alırdım.
Bu problemleri beş dakikada çözerim diye iddiaya girer, iddiayı
kazanıp cola içerdim. O zamanlar Coca Cola Türkiye'ye yeni
gelmişti ve cola içmek önemli bir şeydi! Ortaokulda
problem çözünce duyduğum zevk başkalarının
kolay yapamadığı bir şeyi yapıyor olmanın
verdiği zevkti. Ama lisede, özellikle sentetik geometri
problemleriyle tanışınca başka bir tür zevkin de
oluşmaya başladığını hissettim.
Problemin içinde var olan bir güzelliğin ortaya çıkıyor
olmasının getirdiği bir zevkti bu. Kendimi bu
problemleri yaratanların dünyasına kabul edilmiş, ayrıcalıklı
bir topluluğa katılmış gibi hissederdim.
Matematikçi olduğunuza pişman mısınız?
Yeniden doğsaydınız yine de bu mesleği seçer
miydiniz?
Matematik mesleğini seçtiğim için pişman değilim.
Zeynel pastanesinin bir reklâm afişi var, şöyle yazıyor:
"Hiç pişman değilim. Yine olsa, yine yerim."
Benim duygularım da o yönde matematiğe karşı. :-)
Genç matematikçilere önerileriniz nelerdir?
Çok çalışmak
gerekir. Çok çalışın. Bu işten anlamayanlar,
matematiğin zekâyla yapıldığını sanırlar
ve söylerler. Onlara kanarsanız batarsınız. Matematik
çok çalışmayı, çok şey öğrenmeyi ve neyi
ne kadar bildiğin ve bilmen gerektiği konusunda kendine karşı
dürüst olmayı gerektirir. Çok, çok, çok çalışmak
gerekir. Çalışırken aklınıza gelen fikirleri
takip edin. Kimseye hayran olmayın. Kimseyi üstün bilmeyin.
Kendini küçük görenlerle, başkalarının yaptıklarına
hayran olup "biz yapamayız" diyenlerle arkadaşlık
dahi kurmayın. Çok çalışın ve kendinize güvenin.
Başarıya giden kolay yol yoktur.
Okul yıllarınızda matematik öğretmenlerinize
karşı tutumunuz nasıldı? Onların size karşı
tutumları nasıldı? Matematiği size sevdirdiler mi?
Yoksa matematikten korkuttular mı?
Benim hep iyi matematik hocalarım oldu. Hepsini tek tek hatırlıyorum.
İlkokuldaki ilk hocamız İsmail Bey okulda diğer
hocaların matematik konusunda danıştığı
bir hocaydı. Daha sonra yıllarca bize gelen Ülkü hocamız
öğretmen okulundan yeni mezun olmuş idealist bir hocaydı.
Bize verdiği emeği daha sonra kendi çocuklarına bile
vermemiştir. Darüşafaka'da ilk yıl Diblan Hanım
bize hazırlık sınıfında matematiğin
İngilizce terimlerini ve disiplinini öğretti. Orta birde
ise Fullbright bursuyla Türkiye'ye gelen Mr Metcalf efsanevi bir
matematik hocasıydı. Hayatımda bir Diblan'dan bir de
Metcalf'ten sıfır aldığım için ağlamıştım.
Belki sıfır aldığım başka dersler de
olmuştur ama değil ağlayacak kadar, hatırlayacak
kadar bile önem vermemişim demek ki! Daha sonra bize tüm
ortaokul ve lise yılları boyunca Sevim Gündüz hoca
matematik öğretti. Lisedeki fizik hocamız Emine Hanımla
beraber benim matematik öğrenmemde ve bu konuyu seçmemde en önemli
rol onlarındır. Üniversite hocalarım ise, yine büyük
bir şans eseri, hepsi harikulade insanlardı ve çoğu başarılı
matematikçilerdi. Onlardan sadece matematik bilgileri değil,
matematiği ve bilimi algılayış yönünden de çok
şeyler öğrendim.
Okul yıllarında matematiğe çalışma
sekliniz nasıldı? Gerçekten matematiğe çalışma
sekli nasıl olmalı?
Matematik anlamaya bağlı bir iştir. O yüzden nasıl
isterseniz öyle çalışın, yeter ki sonunda ne olduğunu
anlayın. Yoksa kitap defter başında beş saat geçirdim,
ben artık çalışmış oldum gibi bir yaklaşımı
matematik kaldırmaz. Konu nedir, ne yapılmak isteniyor? Siz
bu yapılmak isteneni yapabilir, problemleri çözebilir durumda mısınız?
Ve son olarak da siz yeni problemler kurabilecek durumda mısınız?
Bunlardan birine bile cevabınız tam olarak evet değilse,
biraz daha çalışmanız gerekir.
Türkiyede matematik adına iyi şeyler yapılıyor
mu? Yapılması gerekenler var mı? Neler yapılabilir?
Türkiye'de matematik adına iyi şeyler yapılıyor
ama sayı olarak çok azız. Amerika'da, Avrupa'da, Çin'de,
Hindistan'da matematikçilerin nüfusa oranı nedir, Türkiye'de
nedir? Önce bu sayıyı tutturmak gerekir. O kadar çok
matematikçi olunca kalite artışı ister istemez
rekabetten doğacaktır diye düşünüyorum.
Toplum olarak matematiği nasıl sevdirebiliriz? Bu
konuda biz matematikçilerin dışındakilere düşen
ne?
Hayatı algılamak ve yönlendirmek için bilimsel bilgi ve düşüncenin
gerekliliğini anlatmalıyız. Bilimi kullanan toplumların
gelişmiş ülke, kullanmayanların da gelişmekte
olan ülke diye adlandırıldığını görmeliyiz.
Gelişmiş ülkelerin dünyayı nasıl yönettiğini
göstermeliyiz. Bilgisizliğin nasıl eninde sonunda çaresizliğe
ve giderek bağımlılığa ve baş eğmeye
yol açtığını göstermeliyiz.
Türkiyede iyi matematikçiler yetişiyor mu? Toplumun
gerçekten matematikçilere ihtiyacı var mı?
Türkiye'de elbette iyi matematikçiler yetişiyor. Toplumun
elbette matematikçilere ihtiyacı var. Toplumların daima
matematikçiye, şaire, edebiyatçıya, fizikçiye ihtiyacı
vardır.
Gauss'un söylediği gibi matematik sizce de bilimlerin
kraliçesi mi?
Doğayı anlamak ve onu kullanmak için ve hatta sosyal
olguları anlayıp yönlendirebilmek için o olguları
modellemek ve modelleri çözmek gerekir. Modellerin çözülmesi aşamasında
matematik gerekir. Bu açıdan bakınca Gauss'un sözüyle
Galileo'nun sözü aynı kapıya çıkar. Dolayısıyla
bir üstünlük açısından değil ama bir her yerde varlığını
hissettirme açısından kraliçe olduğunu düşünebiliriz.
Söyleşi: M.Alper Türedi
Kişisel web sitesi: http://www.bilkent.edu.tr/~sertoz/ali.htm